Doğu Akdeniz de ikinci önemli mutabakat

Doğu Akdeniz de ikinci önemli mutabakat

Değerli Koster Dergisi okuyucuları, Deniz Yetki Alanları Bölüm III yazısı, ‘Sınır Taşsız Vatan: Mavi’ başlığı ile karşınıza çıkmıştı. Ülke tanımında üç temel unsur dikkati çekmektedir; kara, hava ve deniz. Tanımlama da yer alan üç ülke unsuru sınırlarında hak iddia eder ve uluslararası hukuk gereği siyasi ve askeri önlemlerini alırlar. Kara sınırları hudut çizgileri ile belirlenmişken, hava ve bilhassa deniz sınırları direkt çizilmeden hukukun belirlediği ölçüde ülkelerin anlaşması ve sınırları kabulü hitamında gerçekleşir. Sınır konusunda çok hak sahibi olan ülkemizin, sınırları koruma görevi ise önemle incelenmesi ve dikkate alınması gereken hususlar arasında yer almaktadır. Deniz yetki alanı özelinde incelemek gerekirse, üç tarafı denizlerle çevrili ve bir de iç denizi olmak üzere dört denizde hükümdarlık yapan Türkiye Cumhuriyeti, büyük önder Mustafa Kemal Atatürk’ün de ’Denizciliği Türk’ün büyük ulusal ülküsü olarak düşünmeli ve onu az zamanda başarmalıyız.” sözü örneğinde olduğu gibi hassas davranmayı görev edinmiştir. Böylece, hem denizci bir toplum olmak hem de deniz kuvvetleri konusunda güçlü olmak ve mevcut yüzeyinin yüzde 80’ninin su olduğu yeryüzünde daha kolay hareket etmeye uygun yapıda olmayı sağlayacak ve eğitimli bireyleri hazır tutacaktır. Türkiye Cumhuriyeti deniz yetki sahası özelinde bazı hususlar dikkat çekmektedir. Ege Denizi’nde, Lozan Barış Antlaşması’nın maddelerinde açıkça belirtilmiş olan silahsızlanma statüsündeki ada, adacık ve kara parçasının hukuki statüsü ve Ege Denizi’nde mevcut bulunan Türk ve Yunan adalarının arasındaki çok yakın mesafeden ötürü, Birleşmiş Milletler Deniz Hukuku içinde açıkça tanımlanan karasuyu ve kıta sahanlığı tanımlarına uymayan coğrafya nedeniyle, iki ülkenin uyum göstermesi gereken Ortay Hat (Median Line) esası ile paylaşım gerçekleşmediğinden halen aidiyet sorunu yaşanması Ege Denizi’ndeki hukuki statü ve Türkiye Cumhuriyeti’nin hak kaybetmemesi için azami dikkat ettiği hususlardandır.

 

Diğer taraftan, Akdeniz’e uzun bir kıyısı olan Türkiye Cumhuriyeti Devleti; 1974 yılı itibariyle, sağlam ve tutarlı devlet anlayışı ile destek vererek halen sahip oldukları özgürlüğün perçinlenmesini sağladığı Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin (KKTC) haklarını da dikkate alarak hareket etmektedir. Deniz yetki sahaları, gelişmiş ülkelerin çok dikkat ettiği bir sahadır. Bu bağlamda metrik hesaplar ile kartografik çalışmalar yapılmalı ve sonucunda hassas olarak belirlenmelidir. Ülkemizin deniz yetki sahaları ile ilgili çalışmalar, gerek siyasi gerek askeri gerekse akademik olarak hakkaniyet esaslı yapılmaktadır. Ülkemizin denizcilik ile ilgili ölçümlerinin yapılıp, Uluslararası Hidrografi Organizasyonu (IHO)  kalite kriterlerine uygun olarak notik neşriyat üreten yetkili kuruluşu olan, Türk Deniz Kuvvetleri bağlısı, Seyir, Hidrografi ve Oşinografi Dairesi Başkanlığı ve ileri teknoloji ürünü üretebildiği dijital kartografi ürünleri olduğu bilinmektedir.  Deniz yetki sahaları ile ilgili hesaplamaların yapılması, son günlerde sıklıkla duyduğumuz ‘Mavi Vatan’ konseptinin anlaşılmasına yardımcı olmaktadır. Denizci, ülkemizi anlatmaya yarayan tanım olarak karşımıza çıkan ‘Mavi Vatan’ şüphesiz göz ardı edilmemesi gereken bir kavramdır. Bu açıklama ışığında, ülkeler kendi karasuyu, kıta sahanlığı ve münhasır ekonomik bölgelerinde hukuki olarak tanımlanan faaliyetlerde bulunabilmesine hak sahibidir. Ayrıca, uluslararası sular ve gereklilikleri de ülkelere bazı haklar sağlamaktadır.

Figure 1. Doğu Akdeniz de belirlenen ortay hat

Peki, Akdeniz’de özellikle Doğu Akdeniz’de karşımıza çıkan resim neleri anlatmaktadır?

2011 yılında yazılan makaleden alıntı olan haritada, aslında Kıbrıs adasına kadar olması gereken Anadolu ortay hattı olarak 2007 yılından beri belirlenen hattın, Türkiye deniz yetki sahasının sınırlarının belirlenmesinde şüphesiz önem kazanmaktadır. 2010 yılında TÜDAV tarafından yayınlanan, çok önemli bilgilere sahip olan Doğu Akdeniz Deniz Yetki Alanları Uyuşmazlığı isimli kitabın 53.sayfasında yer alan haritada önemli ve hassas ölçekler ile hesaplamalar yapılmıştır. Hesaplamalar tarafımdan 2007 ile 2010 yılları arasında hassas kartografik programlar ile yaklaşık 1 sene sonucunda elde edilmiştir.

Figure 2. Doğu Akdeniz Deniz yetki alanları uyuşmazlığı Sf.53

Doğu Akdeniz’in böylesine önem arz etmesinin temel sebebi işlenmemiş denizaltı ve yeraltı kaynaklarının zenginliği olduğu anlaşılmaktadır. Geçtiğimiz günlerde, Türkiye Cumhuriyeti devletinin Libya devleti ile prensipte anlaşıp imzaladığı antlaşma Doğu Akdeniz’de dengelerin değişmesine sebep olmuştur. 27 Kasım 2019 tarihinde imzalanan deniz yetki alanları sınırlandırmasına dair mutabakat muhtırası birçok ülkenin beklemediği ve öngörmediği bir manevra olmuştur. 2010 yılı itibariyle yeraltı zenginliklerinden özellikle doğalgazdan zengin bir katmanın varlığı Doğu Akdeniz’e kıyıdaş ülkelerin çalışmalarının artmasını sağlamıştır. Hatta birçok ülke kıyıdaş olmayan ülkelerle bile araştırma ortaklığı yapmaya başlamışlardır. 2011 yılında TPOA ruhsatlı sahalarında araştırma yapılmasına yönelik mutabakattan sonra 2019 yılında başka kıyıdaş bir ülke ile anlaşma yapılması, Türkiye için muhakkak bir başarı olmuştur.

Yukarıda görünen harita üzerinde, 2011 yılında KKTC ile mutabık kalınan sınırı A-B arası hat belirlemektedir. B-C arası 32-16-18 D boylamının GKRY dikkate alınarak oluşturulmuş Türkiye sınırı, C-D-E hattı ise, Türkiye’nin Anadolu kıyı hattı ile Mısır kıyı hattı arasında olması gereken metrik ortay hattını oluşturmaktadır. E-F arasındaki sınır ise Türkiye ile Libya arasında mutabık kalınan ve anlaşılan hattı oluşturmaktadır. 30 km uzunluğunda bulunan hat Doğu Akdeniz’de önemli bir adım olarak nitelendirilebilir. Kıyıdaş ülkelerin birçoğu, özellikle Güney Kıbrıs Rum yönetimi ve Yunanistan tarafından olumlu karşılanmamıştır. Libya’nın Atina Büyükelçisi, istenmeyen kişi (Persona Non Grata) olarak ülkeyi terk etmesi istendi. Bu aşamanın ardından, hukuk yazılı olmalı ve kayıt altına alınmalı prensibi ile düşünülünce, Birleşmiş Milletler A74/634, A74/628 sayılı yazıları ile duyurulmuş oldu. A74/757 sayılı Birleşmiş Milletler yazısı ile aşağıda görülen harita duyurulmuştur.

Sonuç olarak; Akdeniz de ve özellikle Doğu Akdeniz de uzun kıyı şeridi sayesinde ‘Mavi Vatan’ üzerinde ‘Sancak Varlık’ göstermesine sebep olmuştur. Bu kararlı duruş, Türkiye’nin öncelikle Doğu Akdeniz’de zengin yeraltı kaynaklarının, Türkiye’nin hakkı olan deniz yetki sahalarında aranmasına sebep olmuştur. Bu kararlı duruşun devamı, Lozan Barış Antlaşması’na aykırı olarak davranılan silahsızlanmış statüde kalması gereken ama uluslararası hukuka aykırı olarak silahlanmasına sebep olunan on iki Ege adası için gerekli önlemlerin alınmasından geçmektedir.