Yumurta Kapıya Gelmeden!

Yumurta Kapıya Gelmeden!

Uzun bir hikâye olmakla beraber kısa anlatmaya çalışacağım

Dokuz Eylül Üniversitesi, Denizcilik İşletmeleri Yönetimi Bölümü mezunuyum. Sigma Avustralya, Amerika, Hollanda şubelerimizle beraber aşağıdaki işleri yapıyoruz.

Sigma Logistics, olarak uluslararası kara, deniz, hava, intermodal ve multimodal taşıma sistemleri için hizmet veriyoruz ve aynı zamanda 1000 üzerinde acente ağı olan Lognet adı altında kurulan bir lojistik Network ağının üyesiyiz.

Sigma Container, olarak da uluslararası çapta ikinci el ve yeni konteyner alım satımı yapıyoruz. Yılda yaklaşık 3000 ile 4000 arası ikinci el ve yeni konteyner alım, satım ve kiralama yapmakla beraber, yaklaşık 20 yıldır konteyner ve lojistik ile ilgili fuarlara ve organizasyonlara katılıyoruz. Kendi adımıza BIC (Bureau of International Code) tarafından verilmiş SGMU kodlu Prefix’imiz vardır.Buna istinaden Çin'deki fabrikalarda kendi adımıza konteyner ürettiriyoruz.

Sigma Modules, olarak da konteyner tamir ve bakımından yola çıkarak modüler sistemler, prefabrik ve çelik evler yapıyoruz.

Gelelim dünyamızın ve ülkemizin yaşamış olduğu bu konteyner sıkıntısının hikayesine. Uzun bir hikâye olmakla beraber kısa anlatmaya çalışacağım. Yaklaşık 20 yılı aşkın bir süredir tamamen konteyner dünyası üzerinde kendimizi ve şirketimizi geliştirmeye çalıştık, çünkü bu kutuların dünyanın ekonomisini, florasını, çevresini ve sosyal yaşamını nasıl değiştirdiğini ve nasıl etkilediğini yıllarca iş hayatımda ve sosyal hayatımda yaşadık gördük. Dünyada konteyner konusuna giren ve bulasan insanların bazı güçleri ve işleri nasıl ellerine aldıklarını, nasıl sahip olduklarını ve nasıl ekonomileri yönlendirdiklerini görüyoruz ve yaşıyoruz. Bunun için şu anda da ülkemizin çekmiş olduğu konteyner sıkıntısının sebeplerini, zamanında bu işe özel sektör ve devlet tarafından gereken ilginin gösterilmemesi sonucunda aynı dünyanın yaptığı gibi Çin’e bağlamış ve Çin’e bağımlı olmamız kötü bir sonuç olarak karsımıza çıkmıştır. Tabi ki bizlerin de tıpkı insanımızın yapısında olduğu gibi yumurta kapıya gelmeden bu konunun önemini ve aciliyetini anlayamamamıza sebep olmuştur.

Hikayemize başlayalım. Normal şartlarda bizim gibi konteyner ticareti yapan kişiler şunu çok iyi bilirler. Yılın son iki ayı ve yeni yılın ilk ayında konteyner talepleri artar. Firmaların yapmış oldukları anlaşmaları bir an önce bitirme taahhütleri olduğundan dolayı konteyner fiyatları ve adetlerinde dönemsel bir sıkıntı çekilir. Yıllardır bu sektörde çalışan bizim gibi insanlar bunu çok iyi biliriz. Fakat dünyanın ve bizim yaşıyor olduğumuz kriz, önceki krizlerden çok farklıdır. O yüzden bunu eskisi gibi zannedip çok kısa surede biteceğini düşünmenin büyük bir hata olacağını düşünüyorum.

Sigma Container olarak biz bu işin başında bunu hissettik ve ona göre firmamız içinde stoklu bir şekilde çalışmaya başladık. Ve bu arada var olan sıkıntının nerelere gidebileceği konusunda düşünceler ve fikirler üretmeye başladık. Yıllardır ilişkide bulunduğumuz büyük konteyner leasing firmaları ile devamlı görüşmemiz bu krizi iyi bir şekilde yönetebilmemizi sağladı. Bundan dolayıdır ki biz kendimizi firma olarak nasıl hazırladıysak ülkemizin de bu krize hazır olması ve bu krizin önlemlerinin biran önce alması için devlet kademelerinde birkaç görüşmemiz oldu. Fakat maalesef bu konuda devlet içinde “eninde sonunda metal bir kutu değil mi?, sanayide Ahmet Ustaya yaptırırız, ne kadar büyüttünüz” gibi cevaplar alınca anladık ki devletimizin gene yumurta kapıya gelmeden bu işin önemini ve aciliyetini anlayabilecek boyutta olmadığını gördük.

Bizler bu isin başında, yani 2020 Ocak ayında, bu krizin farklı olacağını hissettik. Pandemi Wuhan’da başladığında Çin çok ani bir kararla kendi ekonomisini iki ay kapatma kararı aldı, fakat Çin gibi gelişmeye aç, büyük bir nüfusa bakmakla yükümlü olan bir devletin bu kararı vermesi hem zordu hem de pandemi şartlarından dolayı zorunluydu. Bu acı reçeteyi uygulamaya başladıklarında felaketi anında fark ettiler. Yılda 6-7 arası olan büyümesini sağlayamadıkları takdirde ekonomilerinin iflas edeceğini iki aylık süre sonunda gördüler.  Sonra çok ani ve birazcık da vahşi bir kararla ekonomisini bir anda açtı ama bunun karşılığında dünya kendi ekonomisini Çin gibi hızlı açmadı, hatta açmak istemedi. Çünkü insan hayati Çin'deki gibi o kadar ucuz değildi, Aksine almış olduğu önlemleri daha da  sıkılaştırmaya başladı, Çin’den gelen malları bekletmeye her birini kontrol etmeye başladı. bunun üzerine üretilen mallar Çin’de depolarda ve konteynerlerde, gemi üzerinde beklemeye, limanlarda konteyner içinde beklemeye başladı. Bundan sonra benim üzerine basarak ifade etmek istediğim “domino etkisi’ denen etkiyi doğurmaya başladı. Konteynerler Çin basta olmak üzere dünyanın belirli yerlerinde yığıldı ama bunun paralelinde Çin üretimi devam ettiriyordu. Böyle olunca Çin’in konteyner ihtiyacı her gecen gün artmaya başladı ve bunun sonucunda Çin’in talebi öyle bir noktaya geldi ki kendi içinde olan fabrikalar 7/24 çalışsalar, dünyadaki boş konteynerin hepsini Çin'e pozisyonlasalar dahi (ki bu kadar kolay ve çabuk olacak bir konu değil) bu talebi karşılamanın imkânı yoktu. Bir de buna istinaden bu ayın sonuna kadar olan Çin Yeni Yılı eklenince bu talep artık karşılanmaz oldu. Dünya ekonomisini yönlendiren konteynerlerin, tek bir ülkenin ve bölgenin ihtiyacı olarak yönlendirilmesi ve yönetilmesinin nasıl bir felakete yol açacağını dünya fark edemedi. Bunun farkına o kadar geç vardılar ki başka hiçbir ülkenin ekonomisi ve durumunu düşünmeden bütün ekipmanları Çin’e pozisyonladılar. Hala da pozisyonlamaya çalışıyorlar. Neden? Çünkü Triton Textainer gibi büyük Konteyner Leasing firmaları stoklarında yaklaşık 10,000,000 TEU ikinci el veya yeni ekipman bulunduran bu firmalar piyasayı yöneterek ve yönlendirerek ellerindeki eski ekipmanları çok yüksek fiyata Çin’de sattılar. Başka ülkelerde ve limanlarda olan ekipmanlarını da Çin’e yönlendirdiler ya da satışları durdurarak ekipmanları % 98’ini yüksek fiyatlardan uzun vadeli leasing yaparak konteyner gemi hatlarına kiraya verdiler.


SOC (Shipper's Own Container) olarak satılan %2’lik kısım devede tüy olarak kaldı ve bu firmalar tekrardan eyni container uretimi icin Cin’deki fabrikalara yüksek lotlarda sipariş verdiler. Bu sefer de yeni konteyner  fiyatlarının yükselmesini tetiklediler. Bir yıl önce 1500-1700 USD olan 20’lik konteyner fiyatı 3500- 4000’lere geldi. Yani kısaca bu da bir başka bir domino etkisi doğurdu. Başka bir domino etkisi de dünyadaki ticaretinin %30-35 oranında Çin ile dönmesine rağmen bu sefer Çin’in boş konteynerleri toplamaya başlaması ile ortaya çıkıt. Çin bunu için hatlara ve acentelere, ülkeye ithalat için gelecek konteyneri bir an önce getirilmesi ve limanlarda boş duran bütün konteynerleri Çin'de pozisyonlamaları talimatını verdi.  Çünkü ülke içinde arz ve talep dengesi o kadar büyük bir uçuruma geldi ki ekipman ihtiyacı hat safhada oldu, üretim asla durdurulamadı. İki hafta önce konuştuğum birkaç hat yetkilisi bunu teyit etti. Hatların ve acentelerin almış olduğu binlerce booking iptal edilerek bos konteynerler tekrar boş olarak gemiye yükleyip Çin’e pozisyonlandı. Bunu ülkelerin ekonomilerini nasıl sarsacağını söylemeye gerek yok.

Bir yandan üretilen malların konteynerize olması, bir yandan da konteynerin tek bir yerde toplanması, dünya ticaretinin %70’inin ülkelerin kendi arasında olması, dünya kelimesinin icine sadece Çin’in sıkıştırılması sorunları tetikledi. Bu dönemde kendi iclerinde ve dunyada kapatılmış olan sanayilere ihtiyaç ortaya çıktı ve kapatmaların ne kadar büyük hata olduğu pandemi döneminde çok acı bir şekilde anlaşıldı.

Eğer mahallemizde bir manav ve bir bakkal var ise büyük marketlere giderek onları öldürmememiz gerektiğini anlamış olduk. Büyük marketlere gitmek bizi bağımlı bir hale getirdi ve bizi ciddi sıkıntılara soktu. Dünya Çin’e bağımlı olarak yaşamanın ne kadar büyük bir hata olduğunu çok net bir şekilde görmüş oldu. Alternatif ülkeler bu süreçte kendi sanayilerini açmaya çalıştı, bu gayret halen sürüyor ama bu kolay değil. 

Armatör ve acentelerin konteyner sıkıntısı sonucunda navlunları 1200-1500 dolarlardan  8000-9000 dolarlar seviyesine çekti. Öyle olunca anlaşmasını bir yıl önce %10-30 kâr marjıyla yapan ihracatçı ve ithalatçı büyük krize girdi. Bu krizin büyüklüğünü hayal edebiliyor musunuz? İsterseniz ben sizin yerinize biraz hayal edip felaket tellallığı yapayım.

İthalat ihracat dengesi bozulmayan başlayacak. Var olan üretilmiş mallar depolarda limanlarda ve bekleyecek, var olan ürünler çürüyecek bozulacak, limanlara yüksek fiyattan depolama ve ardiye ödeyecekler, armatörlere demuraj ödeyecekler, zaten artmış olan girdi maliyetleriyle lokal piyasa maliyetlerini karşılayamayacak, daha az mal alıp vermeye çalışacak, personel çıkaracak, devletten acil destek bekleyecek ve devlete baskı kuracaklar.. Daha fazla yazmama gerek yok ama konunun ne kadar önemli ve acil bir konu olduğunu ümit ederim anlatabilmişimdir.

Tecrübelerimize yaşadıklarımıza ve dünyadaki ilişkilerimize dayanarak aldığım bilgiler doğrultusunda bu krizin öyle kısa dönemde çözülebileceğini düşünmüyorum. Bu kriz daha önceki krizler gibi 2-3 ay değil maalesef diğerlerinden daha uzun ve hasar verici olarak 2021’i içine alacak, belki bir sonraki yıla sarkacak bir sıkıntı olarak karşımıza çıkmaktadır. Bunun kısa dönemde biteceğini düşünmüyorum, bunun için herkesin önlem alması lazım. Bizim ülke olarak yapacağımız en iyi çözüm konteyner ve lojistik konusunda iş yapan bilgili, tecrübeli, üretim yapan söz sahibi insanları bir araya bir an önce toplayarak bir üretim ve tedarik planı şekillendirmemizdir.

 Bunun için gerekli olan finansın ve yatırımın yapılması lazımdır. Dünyada konteyner ve lojistik işini yapan insanlarla kontak kurulup belirli bölgelerde olan boş konteynerleri Türkiye'yi pozisyonlamak için kendi içimizde çalışmalar yapmamız lazım. Türk armatörlerinin gemileriyle konteynerleri alıp Türkiye'ye getirmelerinin sağlanması lazım. Bu konuda armatörlere destek verilmesi lazım. Dünyanın hangi limanında boş konteyner varsa bu konteyneri belirli bir plan ve program dahilinde hemen ülkemize pozisyonlamamız lazım. Bazı yüklerin dökme yük olarak yüklenmesinin şartlarını hemen hazırlamamız lazım. Eğer bu konular ivedilikle yapılmazsa bu konteyner eksikliği çok büyük bir ekonomik kriz olarak ve sosyal kriz olarak kapımıza gelecektir. Çünkü ihraç edecek malını yollayamazsan ithal edecek malını getiremezsin. Bu devletlerin, hükümetlerin kaldıramayacağı büyük bir krize sebep olur ve bu kriz sonucunda da hiç ummadığımız kötü senaryolar karşımıza çıkabilir. Bana göre bu konu çok ciddiye alınması, bir an önce çözüm bulunması gereken en büyük konulardan biridir. Beklememek lazım, yumurta kapıya geldi, kapıdan içeri girdi, bunun sonucunda büyük sıkıntılar doğacağını görüp önlemlerimizi almamız lazım. Devlet olarak insan olarak toplum olarak. Çünkü yukarıda bahsettiğim konulardan dolayı artık ülkeler Çin'e bir değil bir kaç alternatif çözümler arayacaktır. Bunların başında Türkiye gelmektedir. Çünkü ülkemizin pek çok avantajı vardır. Ancak ivedilikle, akılla, bilimle uzun vadeli planlarla, buradaki ithalat ve ihracatçılarımızın lojistik ve container sorunlarını çözmemiz lazım.

Bunu başarırsak, kardan sonra güneşli havayı görebiliriz.

Ama bana gore ulkemizi en büyük sorunlarından biri buzdaginin ustune degil altina bakmamak Konteynırların gelmemesi ile ilgili Türkiye'de uygulanan yillardir uluslararası platformlarda anlatamadigimiz bizim ülkemizin ticaretinin altina konulmuş gizli bir bomba olan gümrüklerde uygulanan (GKTS) Geçici Kabul Takip Sistemi   maalesef bu sistemdir bu işin geçmişten beri gelen en büyük derin sonunu budur ama Türkiye'de bulunan acenteler ve Armatörler bu konudan dolayı musterilerinden çok iyi bir gelir elde ettiklerinden bunu asla telaffuz ettirmiyorlar ve su yuzune cikarmiyorlar. Ama bizim gibi yurtdışı platformlarinda bu işi yapan insanların karsilasmis oldugu en buyuk sorun bu olmaktadir .Bu konunun ne olduğunu bir baska muhabbette paylasmak dilegiyle.

 Dünya kotu kararlardan değil, onlara ses çıkarmayanlardan dolayı felaket yaşıyor

Albert Einstein

 

Sevgiyle kalın.

Senol IBIS