Brexit ve Denizcilik Sektörüne Etkileri
Brexit ve Denizcilik Sektörüne Etkileri
Gün geçmiyor ki hayatımıza yeni bir kelime girmesin. Sosyal medyada, televizyonda veyahut gazetelerde sık sık karşımıza çıkan Brexit, mevcut Avrupa Birliği sisteminin içinde tam üye olmasak da, Birleşik Krallık ile aramızda millerce mesafe de olsa günlük yaşamımızın sahip olduğu lügatte kendine bir yer edindi. Birleşik Krallık’ın Avrupa Birliği'nden ayrılması, kısaca Brexit olarak tanımlanıyor. İngiltere, 23 Haziran 2016'da yapılan referandumla AB'den ayrılma kararı almıştı ama İngiltere tarihinde bu referandum aslında bir ilk değildi. Çeyrek asırdan uzun bir zaman önce de Avrupa Ekonomik Topluluğu’ndan ayrılmayı düşünen seslerin yükselmesin sonrasında ilk referandum 1975 yılında yapıldı lakin seçmenlerin % 67'si üyeliğin devam etmesi yönünde oy kullandı. 2016'da bir kez daha referanduma gidildi. Aynı iyimser seçmen kitlesinin olmaması sonrasında seçmenlerin % 52'si Avrupa Birliği'nden çıkılması yönünde oy verdi. O tarihte, Birleşik Krallık Başbakanı David Cameron istifa etti. İngiliz Sterlini diğer para birimleri karşısında değer kaybına uğradı, bir şekilde sömürge bağı devam eden ülkelerin para birimlerini de (Avustralya Doları, Hindistan Rupee'si gibi) olumsuz olarak etkiledi. Avrupa, Amerikan ve Hint Borsalarında düşüşler yaşandı ve yüzde 12’ye varan hisse kayıpları oldu. Avam bir tabir kullanmak istemiyorum ama en basit ve kibar şekliyle, küçük tartışmaların yaşandığı bir evliliğin, aile içi çekişmelerin ve paranoyanın sonrasında tamamıyla oluşan huzursuz ortamda son bulması gibi bir sonuç Brexit. Kavgalı tarafların bir türlü boşanamaması ve boşanma davası sürerken evlilik süresince edinilen malların ve hakların mevcut paranoya sonucu konuşulamaması ve pay edilememesi durumu.
İngiltere'de 12 Aralık’ta yapılan ve Başbakan Boris Johnson liderliğindeki Muhafazakar Parti'nin kazandığı seçimlerin ardından, Brexit yasa tasarısı Avam Kamarası'nda büyük bir oy farkıyla kabul edildi. Bu yasa tasarısı Avam Kamarası'nda bir süre daha değişikliğe açık olarak bekletildikten sonra Lordlar Kamarası'na gönderilecek. Önümüzdeki Noel tatilinden döndükten sonra vekiller 7, 8 ve 9 Ocak'ta onayladıkları yasa tasarısı üzerindeki değişiklik tekliflerini görüşecek ama Başbakan Johnson'ın Avrupa Birliği ile vardığı Brexit Anlaşması uyarınca İngiltere 31 Ocak'ta AB'den ayrılacak fakat Avrupa Birliği ve İngiltere bundan sonraki ilişkilerini düzenleyecek kapsamlı bir anlaşma yapmaya çalışacak ve bu süreçte İngiltere'nin Avrupa Birliği içindeki hakları ve yükümlülükleri büyük oranda aynı kalacak. Bu anlaşma sağlansa da 2020 sonuna kadar bir çözüm bulunma zorunluluğu var çünkü Avam Kamarası'nda kabul edilen yasa, bu sürecin ertelenmesini yasaklıyor ve gelecekte bu sürenin ertelenmesi gerekirse, bu yasada değişiklik yapacak yeni bir yasanın kabul edilmesi gerekecek fakat daha önceki hükümetler Avrupa Birliği ile olan Brexit anlaşmalarını Parlamento’dan geçiremediği için istifa etmişti. 31 Ocak 2020 tarihine gün be gün ilerlerken bir şekilde İngiltere ve Avrupa Birliği ile bağı, ilişkisi olan devletler, ekonomik yapılar ve ilişkili sektörler hala belirsizliğin çözülmesi umuduna bel bağlamış durumdalar.
“Brexit’in etkileyeceği sektörlerden biri de şüphesiz denizcilik sektörüdür”
Denizcilik sektörü için özel önem taşıyan İngiltere yasaları bir şekilde direkt ve dolaylı olarak Brexit'ten etkilenecek. Denizcilik endüstrisi için özel önem taşıyan yasalar genel hatlarıyla; ticaret, sigorta, çevre düzenlemeleri, uluslararası yaptırımlar, sözleşme şartları, rekabet hukuku, istihdam, uyuşmazlıkların çözümü ve Avrupa Birliği üyesi olmayan ülkelerle yapılan ticaret anlaşmaları ile ilgili kanunlardır. Mevcutta Avrupa Birliği kurumlarının oluşturduğu yasalar İngiltere ulusal hukukuna otomatik olarak yönetmelikler gibi dahil ediliyordu veya Parlamento’da görüşülerek yasalaşıyordu. Hatta Avrupa mahkemelerinin kararları bile birlik üyeleri içinde bir bağlayıcılık oluşturuyor, İngiltere’de görülen mahkeme kararlarını bile etkiliyordu. Avrupa Birliği kurumları bu yasaları oluştururken tüm Avrupa Birliği çapında uyumlulaştırılmış kurallar oluşturmayı amaçlıyorlardı. Mevcut Avrupa Birliği’nin deniz ticareti, gümrük mevzuatları, denizlerden ve gemilerden kaynaklanan kirlilik gibi belirlediği hedeflere ulaşmak için ulusal yasaları birlik çerçevesinde oluşturarak mevcut üyelerin bir ahenk ile birlikte hareket etmesi sağlanırken birlikten ayrılan İngiltere direkt olarak etkileşimde bulunduğu kıta Avrupa’sının mevcut hukuksal ahengini bozabilir.
Avrupa Birliği rekabet kanunu, üye devletler arasındaki ticareti etkileyen anlaşmalar ve mevcut piyasa şartları içinde yer alan şirketler için geçerlidir. Avrupa Birliği komisyonu şirket birleşmelerini inceleyerek kartel oluşmasını engellemeye çalışırlar ve rekabet yasasını uygulamak için birincil yetkiye sahiptir. Bir ticari anlaşmanın veya piyasa davranışının etkilerinin tek bir üye devletle sınırlı olduğu durumlarda, ulusal yasalar geçerlidir. Brexit sonrasında büyük olasılıkla İngiltere ile ticareti bulunan (tüm Avrupa Birliği Ülkeleri oluyor) geri kalan 27 üye devletin İngiltere ile ayrı bir rekabet rejimine başlaması ve ulusal kanunlarla bunları şekillendirmesi gerekecek. Birbirlerine paralel kanunların olduğu üye ülkeler ve İngiltere arasında ikili izinler ve istisnalar arasında ülkeler bazında farklılık oluşacak ve muhtemelen hem İngiltere hem de Avrupa Birliği rekabet kurallarına uymanın daha karmaşık ve külfetli olacağı bir ortam oluşacak.
Çok uluslu şirketlerin ve denizcilik firmalarının Avrupa Birliği’nin tüm üyelerini içine alan bir şekilde Brexit öncesinde yapılmış bazı taşıma sözleşmelerinde gerekli maddeler (clauses) olmadığından ve mevcut sözleşmelerde Birleşik Krallık'ı içeren bir Avrupa Birliği’nin varlığını varsayacak şekilde taslak haline getirildiğinden ya da spesifik olarak ne olduğunu tanımlamaksızın Avrupa Birliği’ne atıfta bulunduysa, bu tür sözleşmeler sözleşmenin anlamı veya iddiasıyla ilgili anlaşmazlıklara yol açabilir. Brexit meydana gelirse, mevcut sözleşmenin yenilenmesi durumunda tekrar müzakere şartları ortaya çıkabilir. Gümrük ve rekabet kanunundaki olası değişiklikler yüzünden sözleşmelerde maddi değişikliklere gidilebilir. Brexit sonrasında olabilecek ticari uyuşmazlıklarda mahkemenin Avrupa Birliği tanımı orijinalden farklı olduğundan hukuksal sorunlar çıkabilir.
İngiltere Mahkemeleri’nin, Avrupa Birliği içinde taraflar arasında (hem sözleşmeli hem de yersiz/usulsüz hak talepleri için) ortaya çıkan uyuşmazlıkların çoğunluğuna ilişkin yargı yetkisini ve uygulanacak kanunu belirlediği kurallar şu anda Avrupa Birliği Düzenlemeleri tarafından belirlenmektedir. Ayrıca, birden fazla Avrupa Birliği üye ülkesinin mahkemelerinde paralel yargılamalar, bu işlemlerin aynı ya da ilgili konuları içerdiği durumlarda yasaklanmıştır; bu da, bir davalının iki ayrı Avrupa Birliği ülkesinde aynı uyuşmazlık ile ilgili olarak dava edilmesine karşı korunduğu anlamına gelir. Taraflar ayrıca yargıların Avrupa Birliği sınırları boyunca uygulanabilme kolaylığından da yararlanmaktadır. İngiltere Avrupa Birliği’nden çekilirse, mevcut mahkemeleri artık bunu başaran Avrupa Birliği Düzenlemelerine bağlı olmayabilir. Brexit durumunda, İngiltere'nin yürürlükteki yasa ve yargı yetkisine geçerli Avrupa Birliği kuralları ile benzer kurallar uygulamaya devam edip etmeyeceği veya Avrupa Birliği dışındaki ülkelerdeki şirketlerle ilgili uyuşmazlıklarla ilgili olarak mevcut benimsenene benzer bir sistemin uygulanıp uygulanmayacağı bilinmemektedir. Bir anlaşmazlık ortaya çıktığında şirketler farklı yasal sistemlere maruz kalabilirler.
İngiltere'deki iş kanununun önemli bir kısmı, örnek vermek gerekirse; Çalışma Saati Talimatnamesi gibi Avrupa Birliği kurallarına dayanmaktadır. Brexit durumunda, iş kanununun herhangi bir yönünü yeniden tasarlamak İngiltere'ye açık olacaktır. İngiltere, Avrupa Birliği’nde çalışan İngiltere vatandaşlarının ve İngiltere'de çalışan Avrupa Birliği vatandaşlarının ikamet ve istihdamı ile ilgili uygun düzenlemeleri müzakere etmek zorundadır. Hem denizde hem de deniz taşımacılığı sektöründe önemli sayıda uluslararası çalışanı göz önüne alındığında, İngiltere iş kanununda yapılacak olası değişikliklerin bu sebeplerden dolayı önemli bir etkisi olabilir. İngiltere'de ve Avrupa Birliği'nin geri kalanında denizcilik operasyonları olan denizcilik işletmecileri için, İngiltere, Brexit öncesi Avrupa Birliği istihdam yasasını değişiklik yapmadan uygulamaya devam etmeyi seçmedikçe (seçme ihtimali gözükmüyor), Avrupa’daki denizcilik şirketlerinin birbirinden ayrı ve birbirini tamamlayıcı unsurlar içermeyen iş ve işçi istihdam kanunlarıyla baş etmesi gerekecektir. (liman ve hizmet sektöründe çalışanlar için)
Tabii ki, Birleşik Krallık’ın asıl güç merkezi olan finansal hizmetler sektörü “passporting” gibi konular için oldukça endişeli. Birleşik Krallık hem Avrupa hem de küresel finansal hizmetler endüstrisi (toptan piyasası, fon yönetimi endüstrisi ve kurumsal sigorta piyasaları gibi) için, Londra’dan Avrupa piyasalarına ya da Avrupa’dan Londra piyasasına erişim gibi birçok etkinin görülebileceği bir üs/ merkez işlevinde. Birleşik Krallık Avrupa’dan ayrılmadan önce bazı iş anlaşmaları yapılmazsa, hizmet ve piyasa erişimi devamlılığında sorunlar oluşacak. Bu da finansal istikrarın durumdan etkilenip etkilenmeyeceği ve ürünlere erişimin azalmasının Avrupa piyasalarında aksamalara ve potansiyel olarak küresel piyasalar üzerinde bir darbeye sebep olup olmayacağı sorusunu gündeme getiriyor. Birleşik Krallık “passporting” haklarını, yani fiziksel olarak her ülkede bulunmaya gerek kalmadan AB genelinde finansal hizmet satabilme ayrıcalığını kaybederse; Londra’dan Frankfurt, Paris ve Dublin gibi diğer merkezlere bazı iş hareketlerinin gerçekleşme ihtimali gündeme gelebilir. Bu karmaşık bir süreç ve göründüğü kadar kolay değil. Londra’nın sunduğu avantajlar sadece Avrupa Birliği üyeliği ile ilgili değil, aynı zamanda Londra’nın, Londra’daki hizmetlerin birbirine bağlılığının ve insan gündeminin toplu etkisini de kapsıyor. Mesela Avrupa Birliği’ndeki herhangi bir sigorta şirketi otomatik olarak diğer üye ülkelerde çalışma hakkına sahiptir. Bu çalışma hakkı genelde yük ve taşıma sigortalarında karşımıza çıkmaktadır. Örneğin Alman sigorta şirketlerinin İngiltere'de sigorta yapabileceği ve Londra sigortacılarının Almanya'da (ve diğer tüm AB ülkelerinde) yük ve taşıma sigortası yapabileceği anlamına gelir. Bu “passporting” haklarıyla sigorta şirketleri rekabetçi olabilmektedirler fakat mevcut bir Brexit durumunda sigorta havuzlarının büyük çoğunluğunun bulunduğu Londra’nın kıta Avrupa’sındaki sigorta şirketlerinden “passporting” hakkını kaybetmesi sonrasında kopması muhtemeldir ve bu da sigorta fiyatlandırmasına etki edebilir.
Bir Avrupa Birliği üyesi olarak İngiltere, Avrupa Birliği tarafından uygulanan yaptırımlar rejimine (sanctions) taraftır ve bu nedenle bunlara uymak zorundadır. Bu yaptırımlar şu anda Rusya, Kuzey Kore, Belarus, İran, Suriye ve Yemen gibi devletleredir. Brexit sonrasında İngiltere'nin aynı Avrupa Birliği Mevzuatını uygulayıp uygulamayacağı, daha sert ya da yumuşak yaptırım kararları alıp almayacağı bilinmemektedir. Bugünlerde yeniden gündemi meşgul eden Libya’ya karşı İngiltere’nin tavrının Avrupa Birliği ile ortak şekilde olmama ihtimali de vardır.
Avrupa Birliği hukuku uyarınca, Birlik içindeki ticaret, Üye devletler arasında olduğu gibi serbestleştirilir, mal ve hizmetlerin Avrupa Birliği içinde gümrük engelleri veya tarifeleri olmadan alınıp satılmasına izin verilir. Buna ek olarak, Avrupa Birliği vatandaşları serbestçe hareket edebilir, kendilerini ticari olarak veya yerleşik olarak sistem içinde yer aldırarak kısıtlama olmaksızın ticaret yapabilir. Avrupa Birliği üyeliği bu nedenle İngiltere'deki işletmelere Avrupa Birliği içindeki “Tek Pazar” a erişim imkanı vermektedir. Avrupa Birliği üyesi olmayan ülkelerle yapılan dış ticaret konusunda, Avrupa Birliği, bu ülkelerdeki Avrupa Birliği mal ve hizmetlerine tercihli erişimin yanı sıra gümrük veya tarifeleri azaltmaya veya ortadan kaldırmaya izin veren çok çeşitli ikili ve çok taraflı ticaret anlaşmalarından yararlanmaktadır.
İngiltere'nin bir Avrupa Birliği Üye Devleti olmaktan çıkması halinde, İngiltere'deki işletmeler artık İngiltere ile Avrupa Birliği arasında ikili bir anlaşma olmaksızın Avrupa Birliği iç ticaret erişiminden yararlanamayacaklardır. Avrupa Birliği 'nin ortak bir devleti olarak Avrupa Ekonomik Bölgesine (European Economic Area “EEA”) üye olmak mümkün olmakla birlikte, İngiltere'nin bunu yapmaya mı yoksa tamamen yeni bir serbest ticaret veya ortaklık anlaşması mı yapmaya çalışacağı açık değildir. Mevcutta İngiltere'de ve aynı zamanda Avrupa Birliği'nin geri kalanında faaliyette bulunan firmalar, mevcut uyumlaştırılmış Avrupa Birliği sistemine uymak yerine hem Avrupa Birliği hem de Birleşik Krallık ticaret yasalarına uymakla yükümlü olacaklardır.
İngiliz işletmeleri, Avrupa Birliği’nin diğer ülkelerle yaptığı ikili ve çok taraflı dış ticaret anlaşmaları ağından da yararlanamaz hale geleceklerdir. İngiltere bu ülkelerle kendi bireysel ticaret anlaşmalarını müzakere etmek zorunda kalacaktır. İngiltere’nin mal ve hizmetlerini ihraç etmesi şu ankinden daha karmaşık bir süreç haline gelecek ve İngiltere'nin Avrupa Birliği dışı bir devlet olarak kendi bireysel ticaret anlaşmaları için müzakereleri uzun bir süre alabileceğinden genel bir belirsizlik hakim olabilir.
Dünyanın en büyük konteyner şirketleri İngiltere menşeli olmadığından feeder görevi gören gemilerin ve bu gemileri işleten operatörlerin İngiltere limanlarına Brexit sonrasında yaşanan sorunlar yüzünden taleplerinin ve bakış açılarının nasıl olacağı tam bir muamma. Kısa vadede, Birleşik Krallık’taki ve dışındaki taşımaların hacminde durgunluk olacağına inanılmaktadır. Bu durum, İngiltere kendini küresel pazarda yeniden kurduğu için beklenebilir. Ticaret hacmindeki bu göreceli azalmaya sebep olan en büyük etken yukarıda da belirttiğimiz İngiltere’nin ticaret anlaşmalarının istikrarsızlığı ve belirsizliğidir. Bununla birlikte, yeni ticaret anlaşmaları yapmak her zaman kötü bir şey değildir ve aslında daha uygun şartların oluşmasına yol açabilirler.
Uluslararası nakliye ve lojistikte her zaman olduğu gibi, gümrükler mevcut ticari ürünlerin teslimatının hızını belirler ve Brexit bu hızı tehdit edebilir. Brexit ile artan bürokrasinin ortaya çıkması mümkündür. Burada artan maliyet ve azalan verimlilik sonrasında birim nakliye/ürün maliyetlerinde kesin olarak artış beklenmektedir.
0 Yorum