Deniz İş Kanunu Sorunlar, Çözüm Önerileri ve Strateji Belirleme Çalıştayı yapıldı

Deniz İş Kanunu Sorunlar, Çözüm Önerileri ve Strateji Belirleme Çalıştayı yapıldı

Deniz İş Kanunu Sorunlar, Çözüm Önerileri ve Strateji Belirleme Çalıştayı İMEAK Deniz Ticaret Odası ve İDO İşbirliğinde gerçekleştirildi.

adscode

İDO ve İMEAK Deniz Ticaret Odası’nın işbirliği ile düzenlenen çalıştay, sektörün önemli isimlerini bir araya getirdi.
Çalıştaya Yargıtay Birinci Başkanvekili Mehmet Kürtül, Yargıtay 9. Hukuk Dairesi Başkanı Mehmet Çamur, Yargıtay 22. Hukuk Dairesi Başkanı Seracettin Göktaş, Yargıtay 21. Hukuk Dairesi Başkanı Mesut Balcı, Yargıtay Hukuk Genel Kurul Üyesi Bektaş Kar, İMEAK Deniz Ticaret Odası Yönetim Kurulu Başkanı Tamer Kıran, Deniz Ticaret Odası Yönetim Kurulu Üyeleri, İDO Genel Müdür Yardımcısı Murat Orhan, İDO yetkilileri, Akademisyenler, sektör temsilcileri ve çok sayıda davetli katıldı.
Çalıştayın açılış konuşmasını İMEAK Deniz Ticaret Odası Yönetim Kurulu Başkanı Tamer Kıran yaptı. Kıran, Türk bayraklı gemi sayısının artırılması için Deniz İş Kanunu’nun değiştirilmesi gerektiğini söyledi.
Tamer Kıran’ın konuşması şu şekilde: “Bilindiği üzere, gemiler denizlerde gece ve gündüz her şartta kesintisiz hizmet veren araçlardır. Denizciliği diğer mesleklerden farklı kılan da gemilerdeki çalışma şartları ve riskleridir.
Denizciliğin arz ettiği bu farklı özellikler denizciliğe yönelik iş yasalarının da ayrı olmasını gerektirmiştir. 

Türkiye’de ilk Deniz İş Kanunu 10 Mart 1954 tarihinde 6379 sayılı yasa ile yürürlüğe girmiş, zaman içerisinde kanundaki eksiklikler göz önünde bulundurularak, 20 Nisan 1967 tarihli ve 854 sayılı Deniz İş Kanunu ile değiştirilmiştir.

854 sayılı Deniz İş Kanunu, 4857 sayılı İş Kanunu gibi özel nitelikte bir kanundur. Deniz İş Hukuku yapılan işin niteliği nedeniyle İş Kanunu’ndan farklılık göstermektedir. 

Ayrıca denizcilik teamüllerinin çalışma biçimlerini üzerindeki etkileri, uygulamada Deniz İş Hukuku’nda muğlak alanlar yaratmaktadır. Bu durum zaman zaman İş Hukuku’na ilişkin hükümlerin deniz işlerinde kullanılmasına neden olmaktadır. Bu noktada karşımıza çıkan sorun; mevzuatın yetersizliği, eskiliği ve denizcilikteki yazılı olmayan kurallardır.    

Deniz İş Hukukunun uygulamada çeşitli kanunlarla ilişkileri söz konusudur. Bunların arasında en önemlileri genel kanun niteliğindeki Türk Borçlar Kanunu ve eski Türk Ticaret Kanunu bulunmaktadır. Türk Ticaret Kanununda genel olarak gemi adamlarından biri olan kaptan ile işveren arasındaki ilişki yer almaktadır. Bunun sebebi kaptan ile işveren arasındaki ilişkinin daha çok güven üzerine kurulmuş bir ticari ilişki olmasıdır. Türk Borçlar Kanunuyla ise Deniz İş Kanununun farklı boşlukları doldurulmaktadır. 

Elbette Denizciliği ilgilendiren yasalarımız bu kadar değildir. Denizcilik Sektörümüz geniş iş yelpazesi nedeniyle, neredeyse her Bakanlığın sorumluluk alanına giren onlarca kanun ve yönetmelik ve genelge ile doğrudan veya dolaylı olarak ilgilidir. Örneğin 6331sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu, 5510 sayılı Sosyal Güvenlik Kanunu, 4490 Sayılı Türk Uluslararası Gemi Sicili Kanunu, 2782 sayılı Çevre Kanunu, 4458 Sayılı Gümrük Kanunu ve benzerleri.

Denizcilik Sektörü sadece ulusal yasalarla bağımlı değildir. Deniz ticaretinin uluslararası, hatta küresel boyutu nedeniyle, denizcilikle ilgili uygulamalar ülkemizin de taraf olduğu birçok uluslararası sözleşme ile düzenlemektedir.

Ülkemizin de taraf olduğu 3 temel IMO Sözleşmesi; Denizlerin Gemilerden Kirlenmesini Önleme Uluslararası Sözleşmesi-MARPOL, Denizde Can Güvenliği Uluslararası Sözleşmesi-SOLAS ve Gemi Adamlarının Eğitim, Belgelendirme ve Vardiya Tutma Standartları-STCW’dir.

Bununla birlikte, 2006 yılında Türkiye’nin daha önceden taraf olduğu ILO’nun 36 sözleşmesini ve 1 protokolünü revize eden yeni bir çatı sözleşme niteliğinde hazırlanan, Denizcilik Çalışma Sözleşmesi-MLC 2006, dünya toplam gemi tonajının %33’üne sahip olan en az 30 ILO üyesi Devlet tarafından onaylanarak 20 Ağustos 2012’de yürürlüğe girmiştir. MLC-200’nın ülkemizdeki resmi onay süreci henüz tamamlanmamış olmakla birlikte, ülkenin onaylayıp onaylamadığına bakılmaksızın sözleşmeye taraf olan ülkelerin limanlarına uğrayan gemilerde sıkı Liman Devleti denetimlerine tabi tutulmaktadır. Bu nedenle, her ne kadar 25 Mart 2017 tarihli Resmi Gazete’de Onay Kanunu yayımlanmış olsa da, iç hukukumuzda Deniz İş Kanununun ilgili hükümlerinin bu çatı sözleşmeyle uyumlu hale getirilmesi gerekmektedir. Deniz İş Kanunumuzun MLC-2006 ile uyumlaştırma çalışması Aile, Çalışma  ve Sosyal Hizmetler Bakanlığımız koordinatörlüğünde ilgili Bakanlıklar ile Odamızın da içinde bulunduğu kurum ve kuruluşların katılımı ile sürdürülmektedir.

Bugün icra edeceğimiz bu önemli Çalıştay’da, Deniz İş Kanunundaki ve sektörümüzdeki başlıca sorunların tespit edilmesi, çözüm önerilerinin ve stratejilerin belirlenmesi hedeflenmektedir. 

Bu çerçevede, Deniz İş Kanunu’nun denizcilik sektörünün kendine has özelliklerini, diğer iş kollarından farklılıklarını gözetecek şekilde ve uluslararası standartlara uygun şekilde yeniden düzenlenmesine büyük önem atfediyoruz.

Düzenleme yapılabilecek alanlardan birini örnek olarak vermemiz gerekirse;
854 Sayılı Deniz İş Kanunu’nun 28/2’inci maddesinde Fazla Çalışma Ücreti “Yapılacak fazla çalışmanın her saatine ödenecek ücret normal çalışma ücretinin saat başına düşen miktarı % 25 oranında artırılmak suretiyle bulunacak miktardan az olamaz.” şeklinde hükmedilmiştir. Diğer sektörlerde sadece fazla mesai oluştuğu zamanlar için uygulanan fazla mesai ücreti, gemilerde çalışma koşullarının kesintisiz olması nedeniyle sektörümüzde yasa gereği bu şekilde uygulanmaktadır. 

Özel kanun olan Deniz İş Kanununda belirtilen hüküm böyleyken, Yargıtay’ımızın 9’uncu Hukuk Dairesi tarafından verilen kararlarda, Denizde fazla mesai konusunda Genel kanun olan Borçlar Kanununa atıf yapılarak fazla mesai ücreti için %50 fazlasıyla ödenmesine hükmedilmiş olmasının iş barışını olumsuz yönde etkileyebileceği değerlendirilmektedir. Bu durum, Türk Bayraklı Gemi sahiplerinin yabancı uyruklu gemi adamı istihdam etme yönündeki eğilimlerini teşvik edebileceği gibi, bunun daha da ötesinde gemi sahiplerinin gemilerini Türk Bayrağı yerine, yabancı bayrağa kayıt yaptırmasına, daha açık ifade etmek gerekirse Türk Bayrağından Kaçışa sebebiyet verebilecektir.

Bu çalışmalara paralel olarak, yine denizciliğin kendine has uluslararası özellik ve uygulamalarının, ulusal mevzuatımızla çelişki içeren kısımlarının sektörümüz üzerindeki olumsuz etkilerinin giderilmesi maksadıyla; 5510 sayılı Sosyal Güvenlik Kanunu’nun da ele alınmasının faydalı olacağı değerlendirilmektedir.

Belirtilen hususlara ilave olarak; bir yandan Deniz İş Kanunu hükümlerine uygulamaya yönelik açıklık kazandırılırken, diğer yandan sektörümüze yönelik devam eden davaların adil ve süratli bir şekilde çözüme kavuşturulmasını sağlamak üzere sektörü tanıyan ve “Deniz İş Kanunu” konusunda deneyim sahibi “İhtisas Mahkemelerinin” ve “bilirkişi mekanizmasının” kurulmasının faydalı olacağını düşünmekteyiz.

Bir süre önce uygulamaya koyulan arabuluculuk kurumunu önemsiyoruz.

Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığı uhdesinde 2016 yılı sonunda teşkil edilen Gemiadamları Disiplin Komisyonu’nun önemli ve etkili bir kurum olduğunu düşünüyoruz.

Belirtilen hususlar kapsamında; denizciliğin ulusal ekonomimize katkısına paralel olarak giderek artan önemi, uluslararası statüsü ve kendine has özellikleri dikkate alınarak, Deniz İş Kanunumuzun gemiadamları ile gemi sahipleri veya işletenleri arasındaki çalışma hukukundan kaynaklanan ilkelerin ihtiyaçları karşılar nitelikte ve güncel olmasını zorunlu hale getirdiği açıktır.

Ben bir armatörüm. Uluslararası sularda gemi taşımacılığı yapan bir firmanın sahibiyim. Ülkemizde 28.500. Milyon DWT gemi var. Bu Yunanlılarda 380 milyon DWT. Çinlilerde 240 Milyon DWT. Türk sahipli filomuzun 21 milyon DWT’si yabancı bayrak altındadır. Gemilerimiz çoğunlukla yabancı bayrak altında çalışmaktadır. Bunun en temel sebebi deniz iş hukukunda yaşanan sorunlardır. Yabancı bayrakta istediğiniz milletten mürettebat çalıştırabilirsiniz. Çalışanlar ile yaptığınız kontratlar ITF’in standart hale getirdiği sözlemedir. Bu sözleşme dünyada o kadar kabul görmüş haldedir ki çalışan ile işveren arasındaki ilişkiler net bir şekilde ortaya konuştur. Gri alan neredeyse yok gibidir. İş veren çalışanlara karşı yükümlülüklerini net bir şekilde bilir, çalışan da işverene karşı yükümlülüklerini bilir. Bizim ülkemizdeki en büyük sorun deniz iş kanunundaki belirsizliklerdir. İş verenin kıdem tazminatına mahkum edilmesi, fazla mesai talepleri vs. armatörlerimizi yabancı bayrağa yönlendirmiştir. Neden armatörümüz 21 milyon DWT bayrağını yabancı bayrak altında çalıştırmaktadır. Bu durum ciddi bir şekilde irdelenmeli. Bu durumun tersine çevrilmesi için çalışmalar yapılması gerektiği ortadadır. Türk gemi adamlarından kaçış başlamıştır. Yabancı bayraklı gemilerimizde yabancı uyruklu personel çalışmaktadır. Bu kabul edilebilecek durum değildir. Bunu bu noktaya getiren şartların çözümü olmazsa daha da ileri gidecektir. Çalışan ve iş veren arasındaki dar tartışmaya girmeden bu problemi nasıl çözerizi çalışmamız gerekiyor.

Tamer Kıran’ın ardından kürsüye çıkan Yargıtay Birinci Başkanvekili Mehmet Kürtül, Deniz İş Kanunu’nun diğer iş kanunlarından geride kaldığını belirterek; “Ülkemizin üç tarafı denizlerle kaplı. Bizim için deniz taşımacılığı çok önemli. Deniz iş hukuku ile uluslararası anlaşmaların kabul edilmesi gerekir. Kanun 1967’de kabul edilmiş ve yürürlülükte. Deniz İş Kanunu’nun değişmesi gerektiği ortadadır. Deniz İş Kanunu’nun diğer iş kanunlarından geride kaldığı ve ihtiyacı karşılamadı tartışmasızdır. Kanun yetersiz kaldığı gibi kendi içinde çelişen maddeleri de içermektedir. Gerekli Deniz İş Kanunun çıkartılmasına gerekliliğine olan inancım tamdır.” şeklinde konuştu. 


İDO Genel Müdür Yardımcısı Murat Orhan ise: “Sektörümüzün önünü tıkayan birtakım uygulamalara karşı farklı çalışma grupları ile birlikte çalışmalar yapabiliriz. Deniz İş Kanunu’nun ihtiyaçları karşılamaktan uzak olduğu ortada. Daha önce insan kaynakları hakkında toplantılar yaptık. Deniz İş Kanunu’nun önemi ortada. Bu toplantıyı son derece faydalı görüyoruz. Çalıştaya destek veren tüm şirketlere teşekkür ediyorum. Çalışmanın temellerinden biri de Borçlar Kanunundaki şirketler üzerindeki maddi yükümlülüklerdir. 2020’ye kadar bir ya da birkaç çalışma grubu oluşmasını hedefliyoruz. “ ifadelerini kullandı. 



Murat Orhan’ın konuşmasının ardından İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi Çalışma Ekonomisi ve Endüstri İlişkileri Bölümünden Prof. Dr. Zeki Parlak, İş Teftiş Kurulu Başkanı Hulusi Ay ve Çalışma Genel Müdürü Nurcan Önder’in konuşmalarıyla Çalıştayın birinci oturumu tamamlandı.

Bu oturumda Çalışma Grubu Genel Müdürü Nurcan Önder: “En önemlisi belgelendirme ve denetim. Bir ülkenin MLC’ye uygun belgelendirme ve denetimi yapması gerekiyor. Ulaştırma Bakanlığı’nın birçok yetkisi var. Bakanlıkta birkaç yıldır çalışma yürütüyoruz. Diğer ülke uygulamalarını inceledik. Denizcilik Teftiş Kurumu kurulmuş ve belgelendirmeyi bu kuruluşların yaptığını gördük. Kamuya bağlı Genel Sekreterlik kurup belgelendirme ve denetimi buradan yapıyorlar. Diğer ülke çalışmalarını anlamak için ILO ile çalışmalar yaptık. 30 Temmuz’da Ankara’da ILO’dan diğer ülkelerin uygulamalarını dinleyeceğiz. Devlet ve Deniz Ticaret Odası bu işin neresinde olmalı konusunu soracağız. Bir yol haritası belirlememiz gerekiyor. Bakanlıkta çalışma grubu oluşturmaya başladık. Bizim için de yabancı bir konu. Dışişleri Bakanlığı, Sanayi Bakanlığı’na izleyeceğimiz yol haritasını soracağız. Bir şekilde MLC ile ilgili uygulamaya alıp doğru bir şekilde anlayıp anlatmamız gerektiğini düşünüyorum” diye konuştu.

Daha sonra “Deniz İş Kanunu Hukuki Değerlendirme” oturumuna geçildi. Oturum, Okan Üniversitesi İş ve Sosyal Güvenlik Hukuku Bölümünden Prof. Dr. Fevzi Şahlaman moderatörlüğünde ve Yargıtay 9. Hukuk Dairesi Başkanı Mehmet Çamur ile Yargıtay 22. Hukuk Dairesi Başkanı Seracettin Göktaş’ın katılımıyla gerçekleştirildi.

Oturumda, Prof. Dr. Fevzi Şahlaman, İş Kanunu ve Deniz İş Kanunu’nun tarihsel değişim ve gelişimi hakkında katılımcıları bilgilendirdi.

Yargıtay 9. Hukuk Dairesi Başkanı Mehmet Çamur ve Yargıtay 22. Hukuk Dairesi Başkanı Seracettin Göktaş da İş Kanunu ve Deniz İş Kanunu’nun hangi şekilde revize edilmesi gerektiği konusunda görüşlerini paylaştı.



Çalıştayın ikinci bölümünde Bölümünden Prof. Dr. Fevzi Şahlaman’ın moderatörlüğünü yaptığı oturumda Yargıtay 21. Hukuk Dairesi Başkanı Mesut Balcı ve Yargıtay Hukuk Genel Kurul Üyesi Bektaş Kar, De   niz İş Kanunu’nun eksiklikleri ve yeni kanunda olması gereken konular ile ilgili görüşlerini katılımcılara aktardı.

KAYNAK: TURKDENİZ.COM