ABDULKADİR URALOĞLU: "KORİDORLARIN TAM ORTASINDAYIZ"

ABDULKADİR URALOĞLU: "KORİDORLARIN TAM ORTASINDAYIZ"

Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Abdulkadir Uraloğlu, dünyadaki ulaşım koridorlarının tam ortasında Türkiye’nin olduğunu söyledi.

adscode

Avrupa Birliği Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen’in fikir analığını yaptığı “Küresel Geçit”in (Global Gateway) ilk zirvesi Brüksel’de gerçekleşti. İlk toplantıya katılan Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Abdulkadir Uraloğlu, dünyadaki ulaşım koridorlarının tam ortasında Türkiye’nin olduğunu söyledi.

Avrupa Birliği’nin Çin’in “Kuşak Yol Girişimi”ne karşı hazırladığı, Avrupa Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen’in başını çektiği “Küresel Geçit” (Global Gateway) projesinin ilk toplantısı, Belçika’nın başkenti Brüksel’de yapıldı.

"Küresel koridor savaşları"nda son durum şöyle: Çin, 2013’te startını verdiği “Kuşak Yol” projesinde vites artırdı. Merkezinde Hindistan ve Suudi Arabistan’ın olduğu, ancak Türkiye’nin yer almadığı “Hindistan-Ortadoğu-Avrupa Ekonomik Koridoru” (IMEC) son G-20 Zirvesi’nde tanıtıldı. Türkiye de karşılık olarak Irak’la Türkiye’yi bağlayan “Kalkınma Yolu” projesini hızlandırdı.

İşte bu noktada AB de lojistik bir hamle yaptı ve Avrupa’nın global ulaşım üssü olmasını hedeflediği “Küresel Geçit” projesini duyurdu. Temeli 2021’de atılan bu proje, bu amaca hizmet edecek ülkelere ulaşım ve altyapı desteği sunacak. Birlik üyeleri, adayları ve birlik dışından 20 ülkenin katıldığı zirvede Türkiye’yi Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Abdulkadir Uraloğlu temsil etti. İki günlük toplantıların ardından Bakan Uraloğlu, DÜNYA’ya konuştu…

Çin’in liderlik yaptığı “Kuşak ve Yol Girişimi”nde de AB’nin “Küresel Geçit” oluşumunda da Türkiye’nin adı geçiyor. Türkiye bu oluşumların neresinde?

Tam ortasındayız… Dünyaya baktığımız zaman genel anlamda doğu–batı, bazen kuzeye çıkıyor, güneye iniyor ama genel anlamda doğu-batı yönünde ciddi bir ticaret hareketliliği var. Çin’in başlattığı “Bir Kuşak Bir Yol” kapsamında 3 tane koridor var. Orta koridorda biz varız. Ağırlıklı olarak demiryolu ama Akdeniz’e ve Karadeniz’e ulaşım anlamında da merkez noktada bulunuyoruz.

Brüksel’de başlatılan “Küresel Geçit” projesinde yeni bir güzergâh konuşmuyoruz. Bir ara G-20’de bir IMEC koridoru var, Hindistan ve Arap Yarımadası’ndan Akdeniz’e ulaşan. Tabi ne kadar gerçekçi, o tartışılıyor. Çok çalışılarak ortaya atıldığını düşünmüyoruz. Önce deniz sonra kara sonra tekrar deniz sonra kara şeklinde devam edecek. Bu herkesin kendi takdiri elbette ama bu işlerle uğraştığımıza göre, orayla ilgili de yorum yapabiliyoruz.

Türkiye’ye dönecek olursak, bu koridorlarda mevsim şartlarından tutun da ülkelerdeki siyasi gelişmelere kadar etkili olan bir süreci yaşamış oluyoruz. Bu nedenle Türkiye burada vazgeçilmez. Hem istikrar ülkesi hem doğu ile hem batı ile iletişim halinde olan, ilişki kurabilen, anlaşmalar yapabilen bir ülke konumunda. Dolayısıyla Türkiye tam orta noktasında bulunuyor. Böyle bir süreçte, Türkiye bunun dışında istenirse bile tutulabilecek gibi görünmüyor.

“Küresel Geçit”in ana hedefini “Avrupa’yı küresel ulaşım üssü yapma” diye özetleyebiliriz. Türkiye hangi alanda daha çok ulaşım üssü olmak istiyor?

 Biz ulaşımın her alanında aktif bir konumdayız. Hava ulaşımından tutun kara, demiryolu ve deniz ulaşımına kadar aktif bir konumdayız. Biz her yerde varız. Mesela şu anda İstanbul Havalimanı kendi başına, kargo ile ilgili, biz hep yolcuyu konuşuyoruz ama kargo ile ilgili korkunç bir kapasiteye ulaşmış durumda.

Bu anlamda küresel ticaret yapan büyük firmalar oralarda belli merkezler kurma noktasında ciddi girişimleri olduğunu biliyoruz. Hava ulaşımından tutun kara, deniz ve demiryolu, her türlü ulaşımın içerisindeyiz; Türkiye var. Şu anda en aktif kullanılan karayolu ulaşımı. Demiryolu gittikçe gelişiyor. Denizyolu da gittikçe gelişiyor. Hele pandemi sürecinde İstanbul Havalimanı’nı açmış olmanın net faydasını görmüş olduk. İstanbul bu anlamda merkez oldu gerçekten. 

“Küresel Geçit” 322 milyar dolarlık bir bütçeye sahip bir girişim. Türkiye’nin bu girişime katkı payı ve buradan talebimiz nedir?

Türkiye’nin ilk etapta beklediği oluşacak olan fonlardan yapacağı projeler vasıtasıyla yararlanma talebidir. Bunu bir ekosistem gibi de düşünebilirsiniz, belli bir seviyeye gelindiği zaman elbette katkı sağlanır ama şu anda finansal olarak Türkiye’den bir katkı beklenirse, o çok doğru olmaz. Ben muhataplarımıza da söylüyorum, Çin gerçekten korkunç yatırımlar yapıyor. Bu anlamda işbirliği yapacağı, yapabileceği, yapmayı öngördüğü ülkelere çok ciddi yatırımlar yapıyor.

Finansal destekler sağlıyor. Zaten Avrupa’nın refleksi de tam bu noktada. Mesela baktığınız zaman Çin’in Türkiye’de böyle bir yatırımı yok. Bazı projelere destek vermekte bazı firmalarımızla işbirliği oldu ama hayata geçmedi. Sadece niyette kaldı diyebilirim. Avrupa’dan ilk etapta Türkiye’nin beklentisi finansman konusunda Avrupa’nın “Küresel Geçit” kapsamında olan projelere destek sağlamasıdır.

“Küresel Geçit”te iklim ve enerji, dijital teknolojiler, taşımacılık, sağlık, eğitim ve araştırma sektörlerinde yatırımlar öngörülüyor. Türkiye için bir sıralama öngörüyor musunuz ve öncelikli sektör hangisidir?

Biz en başta ulaşım noktasında etkin rol alıyoruz, biraz da bulunduğumuz coğrafi konum nedeniyle... Bunun dışında özellikle “net sıfır emisyon” noktasında biz kendi kararlarımızı almaya çalışıyoruz. İleriye yönelik yatırımlarımızı bu çerçevede yapmaya gayret ediyoruz. Bu saydığınız 5 sektör de esasında her ülkenin kendi gündeminde olan, işbirliği veya müstakil olarak yürüteceği, yürüttüğü konular diye düşünüyorum.

Geçtiğimiz hafta Ticaret Bakanı Sayın Ömer Bolat, Brüksel’deydi. Ardından siz geldiniz. Önümüzdeki ay içerisinde de iki bakan daha Brüksel’e gelecek. Son dönemde Avrupa Birliği ve Türkiye ilişkilerinde bir canlanma söz konusu mu?

 Biz Avrupa Birliği tam üyeliği yaklaşımından geri adım atmadık. O hep masada. Biz vazgeçtik de mediğimize göre bu süreci devam ettiriyoruz. Gelişen olaylar biraz buna imkân veriyor. Biz Avrupa’da olmalıyız diyoruz. Mesela bir ulaştırma başlığı diğer siyasi gelişmelerden dolayı askıya alındı. Bu tür yaklaşımlar oluyor ve bütün süreci etkiliyor, bloke edebiliyor, durdurabiliyor. Şöyle bir yaklaşın içerisinde değiliz, Avrupa’ya biz muhtacız. Bu tek taraflı doğru değil, Avrupa da bize muhtaç. Dolayısıyla burada bir işbirliği yapılması gerekir.

Avrupa’da özellikle bu dünya ticaretindeki çalışmalar, biz aynı zamanda NATO ülkesiyiz. Dolayısıyla Türkiye’nin bir duruşu var. Avrupa’nın en doğusunu Türkiye olarak, Avrupa’nın giriş kapısı olarak kabul edecek olursak, nüfusuyla ve ekonomik büyüklüğüyle beraber, üyelikleriyle beraber ve Avrupa’ya bakışıyla beraber, Avrupa içinde gözardı edilebilecek bir ülke değil.

Bazı dönemlerde daha ılımlı bir hava oluyor ve fırsatlar oluşuyor bazı dönemlerde de biraz böyle siyasi kararlar alınabiliyor. Dünya konjonktüründe olan gelişmeler AB ve Türkiye’yi doğrudan ilgilendirmese de dolaylı ilgilendiriyor. Şu andaki iklim bu ilişkilerin daha iyiye gitmesiyle ilgili bir ortam oluşturmuş durumda ve bizler de onu değerlendirmeye çalışıyoruz.

"Irak, Birleşik Arap Emirlikleri ve Katar'la çok yakın görüşüyoruz"

Kalkınma Yolu projesinde son durum nedir?

Son olarak şunu da eklemek isterim: Doğu-batı koridorlarını konuştuk ama geldiğimiz süreçte kuzey-güney koridorlarının da ciddi şekilde konuşulduğu, hayata geçirilmeye çalışıldığını biliyoruz. Mesela İran, Rusya’ya doğru bir kuzey koridoru ile ilgili bir çalışma yaptığını biliyoruz. Biz de bu kapsamda hem kuzey-güney hem de doğu-batıyı destekleyecek olan kuzey-güneyden gelip, doğu-batıyı da destekleyecek olan bir Basra Körfezi’nden Fav Limanı’na oradan da bizim Ovaköy sınır kapısına gelecek bin 200 kilometrelik bir demiryolu ve karayolu ağını ciddi şekilde takip ediyoruz. Üç tane ülke ( Irak, Birleşik Arap Emirlikleri ve Katar) ile bu noktada çok yakın görüşüyoruz. Belli düzeyde toplantılar yaptık. Bunu hayata geçirmeyi düşünüyoruz. Bu proje sadece bir ulaşım veya ticaret projesi değil, aynı zamanda güvenliğe de çok ciddi katkı sağlayacak. Mesela bu biraz önce saydığım üç ve Türkiye ile dört ülkede burada güvenlik konusunda endişelerle ilgili konuşulduğunda "Türkiye varsa güvenlikte sıkıntı olmayacaktır" inancı ve yaklaşımı da var. Bu da bizim için kıymetli açıkçası.