İlk kez CNR Yacht Festivalde görücüye çıkan Roda Yacht 101'e büyük ilgi

İlk kez CNR Yacht Festivalde görücüye çıkan Roda Yacht 101'e büyük ilgi

CNR Yacht Festival, kapılarını ziyaretçilerine açtı. Yeni nesil tasarımların görücüye çıktığı festivalde en çok ilgi gören yatların başında ‘Roda Yacht 101’ oldu. Roda Yacht CEO’su ve İMEAK Deniz Tica

adscode

Orhan Dinç ile gerçekleştirdiğimiz röportaj şu şekilde:

İlk defa görücüye çıkan Roda Yacht 101’in özelliklerinden bahseder misiniz?

Öncelikle bir Bodrum teknesi. Bodrum yat imalatında ülkemizin bir yüzüdür.  Yıldır Bodrum’da tekne üretiliyor. Geldiğimiz noktada gerek teknolojik olarak gerek ürün kalitesi olarak iddialı ürünler yapıyoruz. Hedefimiz ihracat yapmak. Ürettiğimiz teknelerin Avrupa liginde sektörümüzü ve ülkemizi temsil etmesi.

Bu fuarda sergilediğimiz Roda Yacht 101 de sıfır bir teknedir. Kendimizin ürettiği tekne. Bodrum’dan denize indirdiğimiz gibi CNR Yacht Festival’e getirdik.  32 metre yelkenli bir tekne. İçeride motor yattaki aranan konforu ve dizaynı ön planda tuttuk. Kabinlerimiz de oldukça rahat. Dışında da yelken yapmak isteyen, geniş alanlarda zaman geçirmek isteyen, tekneyi doyasıya yaşamak isteyen kişiler için de geniş bir tasarım yaptık. Roda Yacht 101’i yeni suya indirdiğimiz için burada görücüye çıkarttık. Bundan sonra da yurt dışındaki fuarlarda hem Bodrum’umuzu hem şirketimizi hem de ülkemizi temsilen sergileyeceğiz. Dışarıdan yelkenli içeriden motor yat özelliği var.

Ülke olarak standartları yakaladık. İthal motor yatlardaki aynı motor, aynı jeneratör, aynı tasarım, aynı ürünler, aynı navigasyon… Hemen hemen standart olarak birçok şeyi yakaladık. Burada tekne hız ve performansı olan tekneler var. Denizci özelliği olan denizde gidişi ile ilgili gövde yapısına sahip tekneler var. Tamamen rüzgarla beraber yelken yapılacak tekneler var. Her tekne birbirinden farklı tekneler değildir. Gövde yapısı ve imalat yapısı ile aşağı yukarı tekneleri üç dört sınıfa ayırabiliriz.

Yüzde yüz yerli üretime ne zaman geçeceğiz?

Biz ne zaman kendi motorumuzu, jeneratörümüzü, navigasyon teknolojik tasarımımızı yapıp uygulayabilirsek o zaman yüzde yüz yerli diyebiliriz. Yüzde 60-70 ithal malzemeleri kullanıyoruz. Geldiğimiz nokta uzun yıllar aldı. Şu anda bizim teknemizin benzerleri Avrupa’da neredeyse üç katına satılıyor. Üç-dört yıl sonrası için sipariş alıyorlar. Avrupa’ya ürünlerimizi doğru tanıtamıyoruz, anlatamıyoruz. Ürünlerimizi teşhir amaçlı götürüp ürünümüzü gösteremediğimiz gibi doğru tanıtamıyoruz. Ülkemizin imajı üç tarafı denizlerle çevrili ama yat konusunda, imalat konusunda sektör olarak hep söylediğimiz bir söz var; ‘Hedeflediğimiz yerde değiliz, kendimizi doğru tanıtamıyoruz.’ Üzüldüğüm konu; her yıl yat imalat sektörünün faaliyet sayısı, şirket sayısı azalmakta. Buna acil eylem planı yapmamız gerekiyor. Bırakın kendi moturumuzu, jeneratörümüzü beş yıl sonra kendi motorumuz ve jeneratörümüzü üretsek dahi ürettiğimiz motorları ve jeneratörleri monte edecek tersane kalmayacak. Bunlar bizim endişelerimiz ve korkularımız. Biz acilen her sektörde nasıl teşvikler, muafiyetler, özel kaynaklar yaratılıyorsa katma değeri yüksek 12 ay istihdamı olan ve işçilik kalitesi olarak ülke imajını ön planda tutacak bu sanayiyi ilk sıralara alıp bu sektörü devletimiz, ilgili bakanlıklar, kurumlar ve bizler de Deniz Ticaret Odası olarak söylemlerimizi ve acil eylem  planı için harekete geçtik. Bu planları acilen üst sıralara almazsak kendi motorumuzu üretsek dahi bunları toplayacak tersane sayısı çok az kalacak.

Üretim ve ihracat konusunda dünya 5.’siyiz ancak şirketlerimiz dünyada ilk sıralarda değil. Bu konu nasıl çözülmeli?

Markalaşmamız lazım. Almanya, Hollanda, Fransa’da devlet politikası var. Devlet politikası olarak bir çatı altında şirketler toplanıyor. Hedeflerini, eksiklerini, kapasitelerini ve üretim alanlarını bir devlet politikası altında derleyip toplayarak bir marka olması için çalışıyor. Yıllar önce yapmışlar bu işi, biz o durumda değiliz. İlgili bakanlıklarımız halen daha yat imalat sanayimize ve kapasitemize tam olarak hakim değiller. Tam bizim sağladığımız çalışma sahamızı, ürettiğimiz kaliteyi, geldiğimiz noktanın henüz farkında değiller. Biz sektör olarak farkındayız. Biz sektör olarak ‘Avrupa ile aynı tekneyi yapıyoruz’ diyoruz.  Lüks sınıfta olduğumuz için bizim sektör kendi içinde bir şekilde kendini kurtarıyor, biz kendi yağımızda kavruluyoruz. Bizim sektör ülkemizin turizmini ve imajını temsil ediyor. Ülkemizde turizm belli. 90,60,40 gün. Bu tartışılır. Devletimiz bizim potansiyelimizi görse teşviklerini, yardımlarını, desteğini daha fazla görsek bu sektör hem turizm anlamında hem kalite anlamında hem de daha nitelikli turisti çekmek için önümüzü açmış olacak.

“Yaptığımız teknenin bir günlük kirası 250 kişinin kaldığı otelin cirosuna eşdeğer”

Biz tekne imalatı yapıp ihraç etmenin dışında tekne üretip, ülke imajımızla deniz turizmi yapıyoruz. Karada her şey dahil 50-60 Euro’ya  bir kişi ülkemizde konaklama yaparken günlük 10-20 bin Euro teknesine göre sınıfına göre günlük 30 bin Euro’ya teknede zaman geçiren turistler var. Yakıtı, kumanyası var. Özel uçak ile geliyorlar. 100 kişinin harcadığı parayı bizim sektörümüzde bir kişi harcıyor. Yaptığımız teknenin bir günlük kirası 250 kişinin kaldığı otelin cirosuna eşdeğer. Biz bunu anlatmaya çalışıyoruz. 20 milyon turist değil de 500 bin turist gelsin ama gelecek olan 25-30 milyon kişinin parasını harcasın. Deniz turizmi imalattan başlıyor ama servislerden devam ediyor. Ürettiğimiz tekne ne kadar kaliteli olursa o kadar kaliteli turist gelip günlük satış ve kiralama rakamlarımız o kadar yukarıya vuruyor. 2 tane 24 metre tekneden biri 500 TL’den çıkarken diğeri 30 bin Euro’ya çıkıyor. O da tekne bu da tekne. Neye göre 30 bin Euro ve 500 TL! Bu ürettiğimiz teknelerdeki geldiğimiz noktayı gösteriyor. Bu yüzden sektör sıkıntılı ama potansiyeli yüksek bir sektör. Bu sektörün elinden tutulursa ülkemizde turizmle ilgili birçok alanda imajımızla ilgili birçok sıkıntıyı çözeceğimize inanıyorum.

Bodrum’da deniz turizminin daha fazla gelişmesi için neler yapıyorsunuz ve neler yapılmalı?

Bodrum, butik bir kent. Bodrum, konaklama sektörüyle turizm geliri olan bir kent değil. Bodrum, her şeyiyle butik. Deniziyle, deniz ticaretiyle, deniz turizmiyle, teliyle, restoranıyla, taşımacılığıyla her şeyiyle butik bir kent. Bodrum’u birçok turizm kentinden ayırıyorum. Biz turizm kıyılarımızla Bodrum’daki kaliteyi, özeni, turizm kültürünü aşılayıp, eğitimli ve vizyonlu insanlar bu turizme hizmet ettiği sürece ülkemize hizmet ettiği sürece ülkemizin de turizm anlamında hem kaliteyi yakalayacağına inanıyorum. Başka Bodrum’lar da olsun. Bodrum, hem dünyanın gözdesi hem de Bodrum’a kendi ülkemizden de çok ciddi bir ilgi var. Nüfus yoğunluğundan dolayı kalitemiz bozuluyor, butikliğimiz ortadan kalkıyor ve bir işkenceye bir problem yumağı haline dönüyor. Bodrum markamız zarar görmekte her geçen gün kötüye gitmekte. Bodrum’u doğal haliyle ve marka olduğu haliyle korumalıyız. Bu birçok coğrafyaya ve kıyı kentlerine de örnek olmalı.

DTO Bodrum Şubesi’nin son çalışmaları hakkında bilgi verir misiniz?

Sezonu artık bitirdik. Bu sene yaşadığımız bazı sorunlar var. Gördüğümüz bazı aksaklıklar var. Onları kış aylarında üyelerimizle ve birkaç farklı sektörle birlikte nelerden kaynaklandığını bilerek önümüzdeki yıl nasıl problem haline gelmez araştırmalarını yapıyoruz. Ülkemizde çok ciddi bir deniz kirliliği var. Deniz dip temizliği ve denizin üstündeki temizlik için Deniz Ticaret Odası Bodrum Şubesi olarak katı atık çöp toplama teknesini hizmete sunduk. Bodrum’dan Çökertme’ye kadar Bodrum yarımadasında koyları gezerek hem farkındalık yaratmak hem ülkemizdeki denizlerimizin zarar görmemesi için çalışıyoruz. Burada Sayın Başkanımız Tamer Kıran’ın izni ve desteğiyle bu imkanı kazandık. Biz de Deniz Ticaret Odası olarak denizlerimizin hem üstünün hem altının temiz tutulması, ekolojik dengenin bozulmaması ve gelecek nesillere emanet etmek için çalışmalarımıza devam ediyoruz. Bunları yapmak zorundayız. 250 yıldır Osmanlı Döneminde tersanelerin olduğu bir yerde yaşıyoruz. Bu sektörü ayakta tutmak zorundayız. Eğer bu sektör potansiyelini ve hak ettiği değeri görürse birçok sektörün önüne geçeceğine inanıyorum. Ülkemizi ekonomik anlamda prestij ve marka değeri olarak sunduğumuz ürünlerle de ihracat kalemlerimizi arttıracağımızı düşünüyorum.

KAYNAK: MARBOX.COM.TR