'Karadeniz İşbirliği Konferansı' Piri Reis Üniversitesi'nde yapıldı

'Karadeniz İşbirliği Konferansı' Piri Reis Üniversitesi'nde yapıldı

Piri Reis Üniversitesi'nde 'Karadeniz İşbirliği Konferansı' gerçekleştirildi.

adscode

Konferansa IMEAK Deniz Ticaret Odası Yönetim Kurulu Başkanı Tamer Kıran, IMEAK Deniz Ticaret Odası Meclis Başkanı Salih Zeki Çakır, Ulaştırma ve Altyapı Bakan Yardımcısı Selim Dursun, Kıyı Emniyeti Genel Müdürü Hızırreis Deniz, Piri Reis Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Oral Erdoğan katıldı.Toplantıda BSAMI üyesi olan Rusya, Ukrayna, Gürcistan, Romanya, Bulgaristan denizcilik akademileri ve İTÜ Denizcilik Fakültesi temsilcileri de hazır bulundu.

Toplantıda bölge ülkelerinin işbirliğinin güçlendirilmesi ve ilişkilerin geliştirilmesi konusu ana gündem maddesiydi.

İMEAK Deniz Ticaret Odası Yönetim Kurulu Başkanı Tamer Kıran, toplantıda yaptığı konuşmada şu ifadeleri kullandı: " Karadeniz, tarih boyunca Avrupa'nın kalbinden Kafkasya ve Batı Asya'ya, Baltık'tan Akdeniz2e uzanan deniz ticaret yollarının merkezinde yer almıştır. Karadeniz sadece sahildar ülkeler için değil, bu ticaret yolu üzerindeki diğer ülkeler için de bütün dünyayı ilgilendiren bazı istisnalar dışında uzun periyotlarla söz konusu ülkelerin ulusal menfaatlerinin harmonize olduğu bir barış ve istikrar denizi olmuştur.

Karadeniz'de Münhasır Ekonomik Bölgelerin belirlenmesi konusunun tam bir mutabakat ile sahildar ülkelerin münferit ve ortak deniz çıkarlarının gözeten adil bir çözüme kavuşturulması bölgenin istikararı için gösterilen gayretlerin en güzel örneklerinden biridir.

Bu olumlu ilişkiler yakın zamana kadar ekonomik işbirlikleri başta olmak üzere, sivil ve askeri birçok girişim, inisiyatif ve projelere imkan sağlamıştır. Karadeniz Ekonomik İşbirliği Örgütü, Karadeniz Deniz İşbirliği Görev Grubu gibi dünyanın diğer bölgelerinde oluşturulması neredeyse imkansız olan işbirliği platformları başarıyla kurularak idame edilebilmiş ve bu faaliyetlerden kısa sürede sağlanan olumlu sonuçlar bölgesel istikrara önemli katkılar sağlamıştır. Bununla birlikte 2008 Gürcistan, 2014 Kırım ve Ukrayna krizleri sonrasında bu işbirliği faaliyetlerinin askıya alınmasının, deniz yoluyla yapılan uluslararası ticarete olan olumsuz etkileri ne yazık ki günümüzde de endişe kaynağı olmaya devam etmektedir. Son günlerde özellikle Kırım bölgesindeki limanlara gerçekleştirilen seferlere getirilen kısıtlamalar bölge ülkeleriyle ticaret hacmini olumsuz olarak önemli ölçüde etkilemektedir.

Karadeniz gelecek için bizlere önemli fırsatlar vaat etmektedir. Mevcut enerji hatları projelerine ilave olarak, Orta Koridor da denilen Trans-Kafkasya Uluslararası Ulaşım Yolunun potansiyel limalarından bir kısmının Karadeniz sahilllerine kurulacak olması, Deniz İpek Yolnun (OBOR) mücavir liman, tersane, depolama ve transfer noktarlarının Karadeniz'e komşu limanlarda yer alması veya Karadeniz Bölgesine açılma zorunluluğu, bölgede gemi trafiğine açık su yolları ve nehirlerin içinden geçtiği coğrafyanın Karadeniz'e erişim imkanı sağlaması söz konusu fırsatların sadece küçük bir bölümüdür.

Montrö rejiminin 82 yıldır Karadeniz2de bölge ülkelerine sağladığı barış ve istikrar ortamının idamesi, bölge ülkeleri arasındaki anlaşmazlıkların barışçı yollardan çözülmesi, sahildar ülkelerin daha önce olduğu gibi işbirliği projelerinde ulusal ve ortak menfaatlerini uyumlaştırması, bölgede serbest deniz ticaretinin sürdürülebilirliği açısından son derece önem arz etmektedir. Bu durumun yeniden tesis edilmesi halinde bölge dışı ülkelerin kendi çıkarları doğrultusunda ileri sürdükleri 'Karadeniz'in kara bir delik olduğu' tezi de geçerliliğini yitirebilecektir.

Son olarak Karadeniz ile alakalı önemli konulardan biri de deniz çevresinin korunma ihtiyacıdır.

Karadeniz kendine has hidrografik özellikleri ve biyoçeşitliliği ile özel ilgi ve dikkat gerektiren bir havzadır. Ne yazık ki gerek sahil, gerekse gemi kaynaklı kirliliğe ilave olarak karadeniz'e dökülen nehirler ile taşınan atıklar nedeniyle Karadeniz'deki balık çeşitliliği ve miktarı geçmiş yıllara oranla ciddi miktarda azalma göstermektedir. Bu özellikli deniz çevresinin korunması bütün sahildar ülkelerin sorumluluk ve menfaati dahilindedir. Uluslararası işbirliği alanlarından birini de kesinlikle bu konu oluşturmalıdır.

Karadeniz2in öncelikle kıyıdaş ülkeler için yeniden bir barış, işbirliği ve istikrar havzası haline gelmesi, deniz ticaretinin engellemelere maruz kalınmaksızın sürdürülebilirliğinin sağlanması konusunda burada bulunan herkesin destek ve katkılarının önemine dikkaleriniz çeker ve saygılar sunarım.
---
Daha sonra toplantıda Ulaştırma ve Altyapı Bakan Yardımcısı Selim Dursun söz aldı. Dursun'un yaptığı konuşma şu şekilde:

"Denizler üzerinde devletler karasal kaynaklardaki azalma sebebiyle ve yetersizliklerin de etkisiyle zamanımızda daha fazla gayret göstermektedirler. Maksimum 12 deniz mili genişlikte olabilen ve devletlerin kara ülkesi gibi egemen haklara sahip olduğu karasularının ötesinde kıyıdaş devletlerin belirli egemen haklara sahip olduğu bitişik bölge, kıta sahanlığı ve münhasır ekonomik bölgeler yer almaktadır. Günümüzde gelişmiş denizci devletler bitişik bölge, kıta sahanlığı ve münhasır ekonomik bölge kavramlarının ekonomik hukuki ve siyasi kazanımlarını ve garantilerini yeterli görmüyorlar.Geniş okyanus alanlarında 350 deniz milinin veya 100 deniz milinin ötesindeki deniz yatağının ve toprak altının paylaşımının mücadelesini sürdürmektedirler. Bu mücadelenin neticesinde denizler ve okyanuslar belki de sınırlandırmış ulaştırma ve uçuş serbestesi dışında insanlığın ortak malı olma hüviyetini kaybedecek ekonomik zenginliklerini, nimetlerini faydalanmasını bilen ve işletebilen denizci devletlere sunacaktır.

Denizlerin insanlık açısından öneni kelimelerle ifade edilemeyecek kadar fazladır.Bu önem ve insanlığın gelecek kaygısı denizlerin vazgeçilmez hayat kaynağı olduğu gerçeğini her geçen gün biraz daha fazla karşımıza çıkarmaktadır.
Dünya yüklerinin yüzde 85’i, petrol ev petrol türevlerinin de yüzde 97’si deniz yoluyla taşınmaktadır. Deniz taşımacılığı karayolu,demiryolu ve havayolu taşımacılığına göre daha ekonomiktir. Dünya ticaret merkezlerinin hemen hemen tamamına yakını deniz kıyılarındadır. BM üyesi 193 devletin 152’sinin denize kıyısı bulunmakta olup bununda 150’sini deniz yetki alanları uygulaması vardır. Dünya nüfusunun da yüzde 75’i kıyılar ve kıyıya yakın bölgelerde yaşamaktadır. Dünya Bankası ve IMF’nin 2017 yılı verilerine göre dünyada yılda sağlanan toplam Gayri Safi Yurt içi Hasıla tutarı 80 trilyon ABD dolarıdır.

Dünyada üretilen ham petrolün yüzde 30’dan fazlası ve doğalgazın yüzde 50’den fazlası denizlerden sağlanmakta ama bu oranlar da her geçen gün artmaktadır. 

Denizler ve okyanuslar içerisinde bir havza var adı Akdeniz havzası ama Karadeniz,Ege Denizin ve Adriyatik Denizi dahil yüzde 1’lik bir satıh alanına sahiptir.

Dünya deniz ulaştırması pastasından Akdeniz Havzasının geliri, payı da yüzde 25’in üzerindedir. Akdeniz havzasının  önemli bir bölümüne Karadeniz’e kıyıdaş devletler de yakındır. Bununla birlikte dünya deniz ulaştırma pastasından Karadeniz’e kıyıdaş ülkelerin payı ise çok düşüktür. Karadeniz dünyadaki bütün deniz ve okyanuslar içerisinde özel bir statüsü olan tek denizdir.

Uluslararası hukuk Karadeniz’in karasuları dışındaki açık deniz alanlarında savaş gemilerinin ulaştırma haklarına önemli bir kısıtlama getirmiştir. Bu sınırlamalar dünyada başka örneği olmayan özel ve istisnai bir uygulama niteliğindedir. Karadeniz’in bu statüsü 20 Temmuz 1936 tarihli Montrö sözleşmesiyle düzenlenmiştir. Bu sözleşme Karadeniz’e kıyıdaş devletlerin Karadeniz’deki güvenliğine hizmet amaçlıdır. Montrö sözleşmesi hükümlerine göre barış zamanlarında Karadeniz’e kıyıdaş olmayan devletlerin sadece hafif su üstü gemileri, küçük savaş gemileri ve yardımcı gemileri Boğaz’larımızdan Kuzeye geçiş yapıp Karadeniz’e açılabileceklerdir. Bunların dışında kalan herhangi bir sınıf savaş gemisinin Karadeniz’e geçme imkanı  da yoktur. Karadeniz’e kıyıdaş olmayan devletlerin barış zamanında bu denizde bulundura bilecekleri gemilerin toplam tonajı en çok 45 bin ton olmak üzere sınırlandırılmıştır. 

Karadeniz’de bulunmalarının amacı ne olursa olsun Kıyıdaş olmayan devletlerin savaş gemileri Karadeniz’de 21 günden fazla kalamayacaklardır. Bu sözleşmeye göre Karadeniz, kıyıdaş olmayan devletlerin harp gemileri, uçak gemileri ve denizaltılarına kapalı tutulmuştur.Sınıf, tonaj ve süre kısıtlaması olmaksızın yeterli güçte bir deniz kuvvetini Karadeniz’de bulundurmak açık deniz alanlarındaki serbestliğinden yararlanmak deniz hukuku çerçevesinde kıyıdaş olmayan bir devletin önündeki tek engel Montrö Sözleşmesidir. Türk Boğazları sadece Karadeniz’e kıyıdaş devletlerin değil, Karadeniz Havzası Devletlerinin de ana giriş-çıkış kapısıdır.Geçişe ilişkin hükümleri de Montrö Boğazlar Sözleşmesi düzenlemektedir.

Montrö sözleşmesinin  hükümlerini açık ve örtülü bir şekilde ihlal etmeden sözleşme hükümlerinin çerçevesinde İstanbul Boğazı deniz ulaştırmasına açık tutulmak suretiyle alternatif ve ihtiyari ikinci bir kapının ve suyolunun açılması için de bakanlığımızca çalışmalar yürütülmektedir. 

Bildiğiniz üzere bu seçimli suyolu Kanal İstanbul’dur..”